Toygun ATİLLA
Ülke gündemi hepinizin malumu, “gergin”… Gündem gergin olunca haliyle insanlar da gergin. Herkes bir diğerine atarlı giderli…
Böylesine “gergin” gündemlerde hafif de olsa yüzünüzde tebessüm oluşmasına neden olan bir haber gördüğünüzde haliyle can simidi gibi o haberin üzerine atlıyorsunuz.
O haberlerden biri de Hürriyet’in 1.sayfasında yer alan “Beyaz Çorabın Dönüşü” başlıklı haberdi.
Haberi görür görmez de aklımıza gelen yegâne isim Ahmet Hakan olmuştu.
Öyle ya, kendisi “beyaz çorap akımının yaşayan efsanesiydi”…
Efsane olması ise merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakan olmasının ardından Kanal 7’de kendisi ile yaptığı röportajda beyaz çoraplarının gözükmesiydi.
O günden sonra Ahmet Hakan için hiçbir şey eskisi gibi olmadı. “Hiçbir şeyden çekmedi beyaz çoraptan çektiği kadar”
Neyse lafı uzatmayalım…
Ahmet Hakan bugünkü yazısında bizlerin ülke gündemine “tebessüm” getirsin diye yazdığımız habere kendisi de bir katkı da bulunmuş; “Beyaz çoraplı bir akşamın tüm öyküsü” başlıklı bir yazı kaleme almış, haberimize de göndermede bulunmuş.
Sağ olsun…
Hayatımıza biraz “mizah” katmazsak yaşamanın bir anlamı var mı…
Mizahı yaşatanlara, yüzlerde tebessüm açtıranlara, kendi ve diğer tüm insanlarla barışık olanlara bin selam olsun…
İşte Ahmet Hakan’ın bugünkü yazısı:
“SENE 1996.
Erbakan Hoca’nın başbakan olduğu günün akşamı.
Erbakan Hoca, başbakanlığının ilk akşamında Zahid Akman ile benim yaptığım programa çıkacak. Yayını Hoca’nın Balgat’taki evinden gerçekleştireceğiz.
Sürpriz!
Hoca, aile efradıyla birlikte programa çıkma kararı almış. Eşi Nermin Hanım, kızları Elif, Zeynep ve oğlu Fatih’le birlikte.
Hoca’nın evine ayakkabılarımızı çıkarıp uzatılan terlikleri giyerek girdik.
O da ne? Benim ayağımda beyaz çoraplar var.
Terlik olgusu, beyaz çorapların altını kalın kalın öyle bir çizmekte ki benim beyaz çoraplar bas bas bağırmakta.
Sonra yıllar içinde bu beyaz çorap üzerinden bana çok yüklendiler.
Bilhassa Melih Gökçek bunu diline doladı.
Ukala ve küstah bir Tom Ford edasıyla beni aşağıladı da aşağıladı. “Beyaz çoraplı” falan diye lakap taktı bana.
Sadece beyaz çorap mı?
O akşam giydiğim ceket de korkunçmuş. Kravat feci bir desene sahip. Gömlek krem.
Stil ikonu ya da stil koçu değildim. Kendi halinde bir gazeteciydim.
Burjuva bir aileden gelmiyordum.
Sonuçta muhitimizdekiler nasıl giyiniyorsa ben de öyle giyiniyordum.
Neyse… Gelelim o akşamla ilgili gözlemlerime:
Erbakan Hoca, öyle başat bir karakterdi ki aile efradı o başat karakterin gönüllü etkisi altındaydı. Çekingenlik vardı hepsinde. Yanlış bir şey söylemekten çekiniyorlardı
O günlerde 17 yaşında olan Fatih ise ailenin en çekingeniydi.
Şimdi nereden çıktı bu beyaz çoraplı akşamın öyküsü?
Şuradan:
Geçenlerde Hürriyet’in tepesinde yer alan haberin başlığı şöyleydi:
“Beyaz çorabın dönüşü.”
Spotta yer alan ifadeleri veriyorum:
“80’lerin vazgeçilmezlerinden beyaz çorap, ilerleyen yıllarda ‘kıro’ ilan edilmiş ve hayatımızdan çekilmişti. Şimdi yine stil ikonlarının defilelerinde boy gösteriyor. Takım elbise altına dahi giyenler var. Yalnız yine de dikkatli kullanmakta ve ‘cool’ çizgisinden ‘kıro’ çizgisine düşmemekte fayda var.”
Bu haberi gören Toygun Atilla, yönettiği internet sitesinde konunun üzerine hemen atlamış. “Beyaz çorap akımının yaşayan efsanesi Ahmet Hakan’ın yönettiği Hürriyet, ‘beyaz çorabın geri dönüşünü’ birinci sayfasından duyurdu” diye biraz matrak bir habere imza atmış.
Vay arkadaş. Ne talihsiz adammışım ben.
Beyaz çorap sahalara muhteşem bir geri dönüş yaparak kendini kurtardı, bir.
Fatih siyasette dikkat çeken bir isim haline gelerek ergen tutukluğunu üzerinden mis gibi attı, iki.
Ve olan bana oldu:
Beyaz çorap üzerime yapıştı kaldı. Adımı beyaz çoraptan bir türlü kurtaramadım.
Hay bin kunduz!
Demek ki annem boşuna demiyormuş, “Herkes kendini kurtarır, olan sana olur” diye.”
patronlardunyasi.com
İLGİLİ HABER